24 Temmuz 2012 Salı

Sevgi her şey değil, çok şeymiş.

   
       Bazı şeylerin objektif tanımları olamaz hiçbir zaman. Her birey kendince hisseder, kendince yaşar ve en nihayetinde kendince tanımlar. Nereye koymam gerektiğini düşündüm uzun mühdet. Ve sonra 'anlamak mı' 'sevmek mi' dedim kendi kendime. Sevdiklerimi düşündüm, niye sevdiğimi, nasıl sevdiğimi, ne için sevdiğimi. Sonra tüm bunları harmanlayıp sevgiyi düşündüm. Ama anladım ki bir değil bir sürü çeşidi varmış sevginin. Ardından hangi sevgiyi ele almam gerektiğini düşündüm. İçinde şefkat olanı başka, merhamet olanı başka, muhabbet olanı bambaşka.
    Şimdi ele almamız gereken veya ele almam gereken sevgiyi 'salt' olan olması gerektiğine karar verdim. Bir annenin çocuğu sevmesi, bir canlıyı (bikli, hayvan) sevmesi, ilgi duygusunun fazlalığından ötürü olan sevgiler değil bahsettiğim. Hani kalpten kalbe kurulan köprüler var ya, bir kelimesine, bir bakışına, bir tebessümüne kapıldığımız karşı cinse olan sevgi. Değerlendirmeyi sadece bu sevgi üzerinden mütalaa edelim lütfen
-maksadım bu işe şehvet nazariyesi ile yaklaşmak değil, ruhların derinlerine inmek istiyorum-
   Aslında bahsetmek istediğim salt sevginin - kendimce - tanımını yaparken, sorunun cevabını da bir güzel vermiş oldum. Bir kelimesine, bir bakışına, bir tebessümüne... Demek ki anlamak gerekmiyormuş sevmek için. Oturup derin derin düşünerek, önümüze sözlüğü açıp, ansiklopediler karıştırarak sevilmiyormuş.
   İtiraf edin ki bir çok kez 'kendime anlam veremiyorum, onu görünce midemde hissetmediğim buhranlar yaşıyorum, kalp atışlarım olağan dışı olarak atmaya başlıyor, bir anda sanki çocuk oluveriyorum, farkında olmadan yanaklarım kızarıveriyor' diyorsunuz. Ve artık geceleri yastığa başınızı koyduğunuzda  zihninizin  bütün odalarının onla dolup taştığını, tesadüf süsü verip karşılaşma planları yaptığınızı, her şeye bir sürü mana yüklemeye başladığınızı ne çabuk unuttunuz.
    Yok yok. Eminim ki seven insan asla unutmaz.
    Anlamak, akıl işidir. Akıl eşittir mantık. Oysa hangimiz severken bu işin mantığını düşündük ki? Çevremizdeki herkes 'çok mantıksız' nağaraları atarken hangimiz sevgimizden vazgeçtik? Vazgeçtinizse zaten hiç sevmediniz.
    Tabi ki anlayan da sevmez değildir. Oysa sevmek için ille de anlamak gerekmez.Ama bazense başlı başına anlamak isteriz köprünün karşısındaki, yüreğimizin öteki ucundakini.
   Anlamak artırır çünkü, güçlendirir. Sevgiyi, sadakati ve muhabbeti.
   Buradan şöyle bir sonuca da varabiliriz. Her seven anlamaz, ama her anlayan daha çok sever. Mamafih sevgi her şey değil fakat çok şeydir. Unutmayın ki bir süre sonra sevgiyi tüketmiş birliktelikler anlam yükledikleriyle ayakta kalırlar.
   Şunu anladım ki, anlamak sevmekten zor imiş.

   Yine bir yerlerde bağrı yanıkların feryatları geliyor, çınlayan kulaklarıma,
   Ve bir dua düşüveriyor dudaklarımdan, semaya açılmış avuçlarıma,
   Ya Rabb senin rızan için çarpan kalpleri iki cihanda da ayırma,
   Sevdiğinde seni görenleri, cennette dizinin dibinden uzak kılma,
   -muhakkak ki sen, işiten ve duaları kabul edensin-

|Umarım beklediğinize, beklentilerinize tercüman olmuş satırlar serdetmişimdir.|

sadrı azam
24Tz12
3:oniki
Calw
abd|maf



7 Temmuz 2012 Cumartesi

Hangisi?


Sadece bir kaç dakikanızı ayırmanızı, bu mukaddes ve bir o kadar da mühim soru için yorumlarınızı sizden rica edeceğim. şimdiden teşekkürlerimizi arz ederim. tabi ki ben de en sonunda değerlendirmemi yapacağım, hadi bakalım kolay gele :)

     ''Seven mi anlar, yoksa anlayan mı sever?''

          Hangisi ise neden?