Şu aralar gönlüm ile mantığım arasında kalan pencerenin camına A4 kağıdı üzerine büyük puntolarla 'dert o(r)tağı aranıyor' yazıp, altına da daha küçük puntolarla şöyle bir dipnot düşmek istiyorum: Dert zannettiğimiz bütün uğraşlara inat, beni maksuda ulaştıracak, meyli dünyadan azade olmuş, kelamı kıyl-ü kalden vareste, kalbi maşuk ile dem bulmuş, muhabbetinde kavrulduğum dert ortakları aranıyor.
Pekala tercüman olurdu duygualrımın ekseri çoğunluğuna. Ve pek tabi komik gelirdi sokaktan gelip geçen dertsiz başlara. Anlamazlardı. Anlayamazlardı. Çünkü Mevlana çok güzel demiş asırlar evvelinden; ''Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguyu paylaşanlar anlaşır'' diye.
Bir çok dava adamı olduğunu iddia eden adamlarla oturup kalktım. Davam deyip üzerine geçirdikleri giysiden dahi haberdar olmayan 'bir sürü' insan. Ancak sürü olurlar zaten. Daha davanın ne demek olduğunu bilmeyen, davam dediği şeyin dilinden gönlüne varmayan, dava diye peşinden koşar adım gittiği kıyl-ü kalin kendini iyi hissetmek adına bulunduğu gruptan haberi olmayan bir sürü insan.
Vah! dedim.
Vah! bizim halimize. Güvenip sırtımızı döndüklerimize. Sokaklarda gördüğümüz kuru kalabalığa. Şekil ve sembollerin esiri olmuşlara. Kendinden başka herkesi yanlış yolda adledenlere. Menfaati ölçüsünde dava dediği şeye sarılanlara. Daha kendini kurtaramamışken dünyayı kurtaracağını zannedenlere.
Vah ki; kendini göremeyenlere. Kendini bilmeyenlere. Haddini bilmeyenlere.
Hal böyle. Dert çok. Söylem çok. Dava çok. Adam YOK!
Bu işe önce, Adam olarak başlayacağız. Daha Adamlıktan nasibi olmayanlar bana davam diye gelince, kimi adam yerine koyacağımı şaşırıyorum.
Evet yârenler. Dert o(r)tağı arıyorum. Önce kendini bilen. Sonra Melihat Gülses dinleyen. Mustafa Kutlu'nun bütün serilerini ezberleyen. Final vize bilmeyen. Uykuyu seven. Ve en önemlisi 'herşeyden önce çay' diyen birini arıyorum.
Ne dersiniz, bu kriterleri zorlasak bi dava da bizden çıkmaz mı?
Sadrı Azam
'ironinin dibi'
2Km12
Kayseri/Malikhane
Dava çok, Adam yok..
YanıtlaSilYüreğe sağlık..