3 Aralık 2011 Cumartesi

Bu 'sefer' başka...


        Yollar... Yıllardan çalan, ömürden harcayan yollar. Hep bir sonu vardı, bir başlangıca çıkan. Bitti! dediğimiz yerde yeniden başlayan.
        Yolcular vardı, yollarda ömürler sonlandıran. Yolcular mıydı dost, yoksa yollar mı? Yollar var olduğu için mi vardı yolcu, yoksa yolcular olduğu için mi var yollar.
        Şimdi uzun bir yol daha. Yolcu ben. Yorulan ben. Yol alan, yollanan ben. Ayrımı olmayan, seyirlikten ziyade ömürlük bir yol. Yol uzun, yol meşeggatli. Cefası da var sefası da. Gecesi de gündüzü de. Kaybolmakta var 'ben'i bulmakta. Peki ama nereye bu yolculuk? Ne için?
        Kendime hicretimdir bu sefer. Kaybettiğim kendimi kendimde aramaya. Nerede kaybettim. Neyimi kaybettim. Bende ki ben ben miyim. Hicranım da olsa hicretim, buydu sonu olmayan hissetmişliğim. Önce kendimi bulmalıydım. Bana benden bakmalıydım. Bende beni bulmalıydım. Aslında benden geçip bana varmalıydım.
       Bu sefer aya, güneşe, kuzeye, güneye değil aynalara bakıp yönümü belirlemeliydim. Dereden, tepeden, çöllerden, virane şehirlerden değil kendimde yol alıp kendime varmalıydım. Hanlar yoktu bu yollarda. Hatalar vardı, yanlışlar, yanılışlar vardı. Ayıplar günahlar, dikenli yollardı, doğru yol bulunmalıydı. Çok uzaklara değil, çok öncelere gidişti bu yolculuk. Kendimden kaçıp kendime sığınmaktı.
     Hâzır ve nâzırdı yolcu. Vakit yola koyulma vaktiydi. Kaybedilecek bir dakika bile yokken bu sefer yalnızlıktan bizar olmalıydı. Her şey hazırdı ama O boşluk dolmadıktan sonra, her şey 'boş'tu aslında. Bir daire içinde biteviye dönüp durmaktı. 'Ben'den uzak bana yakın. Yardan öte yaren olmalıydı. Aslında hem yoldu, hemde yolcuydu boşluk. Ne yoldan vazgeçiş vardı nede yolcudan. İşte bu yüzden dolmalıydı o boşluk, boşluklara inat, boş verilmişlere inat. Ve bu 'sefer' bambaşka olmalıydı...

1 yorum:

  1. okudukca kendimi hem bulup hem kaybettigim bir yazı olmuş

    YanıtlaSil