10 Ekim 2012 Çarşamba

Memnun muyuz?


   Ders anlatıyor hoca. Tarihmiş. Hatta usulü. Bütün tarihi olaylar din, imân, küfür çatısı altında çıkmış. Öyleymiş. Miş işte. Hep öyle öğrenmedik mi? Geçmişte yaşanmış veya duyduğumuz olayları aktarmak için -miş kullanacakmışız. Kullanalımmış. E kullanalım bari.
Sen külahıma anlata dur hocam. Ruhum bu sınıfta yokken, nasıl kulaklarım sende olsun. Haklıyım değil mi hocam? Saygılar 'can' hocam.
   Pencere kenarındayım zaten. En baştan hazırlamışım kendimi bu ortamdan soyutlamak için. Dışarıda yağmur, ciğerlerimizde toprak kokusu. Bulutların efkarı sınıfı boğuyor. Daha ikindi ezanı okunurken yanıyor sokak lambaları. Onlar bile gece için hazırladılar kendini. Ben nasıl direneyim daha fazla.
   Gözlerim bahçenin içinde alabildiğine uzanmış asaleti, dik duruşları ve en önemlisi yeşiliyle içime huzur veren çam ağaçlarında.Şimdi teker teker çeşitlerini saymayayım -zaten bilmiyorum, ben ne anlarım botanikten bahçeden- ama yeşile ve tonlarına müthiş bir sempatim var. Yazdığım kalemin rengi bile antep fıstığı yeşili. Ne kombinasyon ama. Bak yeni farkettim çam ağaçlarının arkasında baş kaldırırmışcasına semaya yükselen çınarlar. Sizin bu dik duruşunuzdan almamız gereken bir sürü ders. 
Söyle ey ulu çıkar. Dersimi geçebilir miyim sence?
  İşte öyle ahali. Herkes ders dinleye dursun, ben ruhumu. Herkes göz kapakları ile çenk ede dursun, ben kalemimle. Herkes 3-5 puan fazla alabilmek için not tutadursun, ben daha sıkı tutayım... Neyse, uzar da gider işte. Uzatmayalım sadede gelelim.
  -Benim yerim neden burası?
  -Acaba şuan doğru yerde miyiz?
  -Hangimiz mecburiyetlerin veya düzenin esiri olmadı ki?
  -Biz bunları mı hayal etmiştik?
  Kafam da deli sorular işte. Ne ben ne bir başkası kolaylıkla kalkamaz bu soruların altından. Herkes memnun olma maskesine bürünmüş. Herkes memnuniyetlerle mecburiyetleri karıştırmakta. Acaba kaçımız mutluyuz şuan bulunduğumuz yerden.
  Sahi neden bu kadar korkarız bu sorulardan. Olmak istediğimiz yerde değiliz biliyoruz. Peki o zaman neden olmak istediğimiz 'biz' için çabalamıyoruz. Neden hayallerimizin peşinden koşmuyoruz? Çok mu vaktimiz var yoksa. Sanmıyorum. Kabul edelim korkağız. Cesaretten uzak. Belli kalıplar içinde yaşamaya razı olan kişilikler. Belki o bile yok. Belli ki, belkiler de çok.
***
  
   Ders bitmek üzereyken bir sorum oluyor hocaya:
-Şuan bulunduğunuz yer, bulunmak istediğiniz yer mi hocam?
-...

Sadrı Azam
9Ekim12
16:45
 




2 yorum:

  1. iyi güzel hoş demişsiniz hatta fazlasıyla da doğru demişsiniz 'hangimiz doğru yerdeyiz' hangimiz istediğimiz yerdeyiz ki,peki ya bizim için doğru yer neresi ya da doğru zannettiğimiz yer... hadi bunların cevabını verebiliyoruz diyelim,peki olmak istediğimiz yerde olamıyorsak, en kötüsüde bu değil mi zaten?

    YanıtlaSil
  2. Benim veramımda bu zaten, olmak istediğimiz yerde olamıyoruz. Eğer bu soruların cevabını verebiliyorsak bi nebze kendimizi tanımış veya kendimizle yüzleşme cesareti bulmuşuz demektir. Ama şartlar, imkanlar veya korkaklıkları bahane ederek olmak istediğimiz yerde olamıyorsak bunun tek müsebbibi biz değil de kim olabilir?

    YanıtlaSil